|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
hem avrupalı hem de siyahi kökenden gelen kimse veya bu kimselerin konuştuğu dil |
creole n.
|
|
2 |
General |
hem karada hem de denizde yaşayan canlı |
amphibian n.
|
|
3 |
General |
hem karada hem de suda işleyebilen taşıtlar |
amphibian n.
|
|
|
4 |
General |
hem geçişli hem de geçişsiz olabilen eylemler |
ergative verbs n.
|
|
5 |
General |
hem et hem de balıktan oluşan öğün |
surf 'n' turf n.
|
|
6 |
General |
hem et hem de balıktan oluşan öğün |
surf and turf n.
|
|
7 |
General |
kelimenin hem başına hem de sonuna getirilen ek |
circumfix n.
|
|
8 |
General |
aynı anda hem özne hem de nesne konumunda olma durumu |
assujetissement n.
|
|
9 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
ride-sharing n.
|
|
10 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
covoiturage n.
|
|
11 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
rideshare n.
|
|
12 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
carpooling n.
|
|
13 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
car-sharing n.
|
|
14 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
lift-sharing n.
|
|
15 |
General |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
carpool n.
|
|
16 |
General |
hem içe kapanık hem de dışa dönük kişi |
ambivert n.
|
|
17 |
General |
hem erkeklerin hem de kadınların kullandığı parfüm |
unisex fragrance n.
|
|
18 |
General |
aynı ismin hem cins hem de tür adı olarak kullanılması |
tautonym n.
|
|
19 |
General |
hem komik hem de trajik unsurları taşıyan olay veya durum |
tragicomedy n.
|
|
20 |
General |
hem sağ hem de sol el için ayarlanabilir testeresi olan kereste makinesi |
twin band mill n.
|
|
21 |
General |
aynı anda hem iyi bir eş olan hem de profesyonel bir kariyere sahip olabilen bir kadın |
wonder woman n.
|
|
22 |
General |
saksonya kralının himayesi ile 1715 civarında dresden yakınlarındaki meissen'de üretilmeye başlanan, hem süs hem de sofra takımı olarak kullanılan sert hamurlu bir porselen |
meissen n.
|
|
23 |
General |
saksonya kralının himayesi ile 1715 civarında dresden yakınlarındaki meissen'de üretilmeye başlanan, hem süs hem de sofra takımı olarak kullanılan sert hamurlu bir porselen |
meissen china n.
|
|
|
24 |
General |
saksonya kralının himayesi ile 1715 civarında dresden yakınlarındaki meissen'de üretilmeye başlanan, hem süs hem de sofra takımı olarak kullanılan sert hamurlu bir porselen |
meissen ware n.
|
|
25 |
General |
her bir parçasının hem bir araç hem de amaç olduğu bir varlık |
organism n.
|
|
26 |
General |
hem trajik hem de komik yönleri ortaya koyan |
tragicomic adj.
|
|
27 |
General |
hem trajik hem de komik yönleri ortaya koyan |
tragicomical adj.
|
|
28 |
General |
hem trajik hem de komik yönleri ortaya koyan |
tragi-comic adj.
|
|
29 |
General |
hem malaylar'a hem de endonezyalılar'a ait |
malayo-indonesian adj.
|
|
30 |
General |
hem malaylar'a hem de endonezyalılar'a dair |
malayo-indonesian adj.
|
|
31 |
General |
hem malaylar'a hem de endonezyalılar'a özgü |
malayo-indonesian adj.
|
|
32 |
General |
abd'nin hem doğu hem de batı kıyılarına ait |
bicoastal adj.
|
|
33 |
General |
abd'nin hem doğu hem de batı kıyılarına dair |
bicoastal adj.
|
|
34 |
General |
abd'nin hem doğu hem de batı kıyılarını içeren |
bicoastal adj.
|
|
35 |
General |
esas boyutun hem üstünde hem de altında varyasyona izin veren bir tolerans spesifikasyonuna ait veya ilgili |
bilateral adj.
|
|
36 |
General |
hem de nasıl |
wicked adj.
|
|
37 |
General |
hem erkek hem de dişi üreme organları bulunan (bitki veya hayvan) |
hermaphroditic adj.
|
|
38 |
General |
hem kuzey hem de güney dakota'ya ait |
dakota adj.
|
|
39 |
General |
hem kuzey hem de güney dakota ile ilgili |
dakota adj.
|
|
40 |
General |
aynı anda hem dört kenarlı düşey bir prizmanın kenarlarına hem de yatay bir prizmaya paralel olan dilinimleri bulunan |
diprismatic adj.
|
|
41 |
General |
hem paralel olmayan hem de kesişmeyen |
offset adj.
|
|
42 |
General |
hem ... hem de |
as well as conj.
|
|
43 |
General |
hem... hem de |
both... and conj.
|
|
44 |
General |
hem hem de |
both and conj.
|
|
45 |
General |
hem... hem de... |
and conj.
|
|
46 |
General |
hem de nasıl! |
rather! interj.
|
|
47 |
General |
hem ... hem de ... |
both ... and ... expr.
|
|
Phrases |
|
48 |
Phrases |
hem ondan hem de şundan |
a little from column a, a little from column b expr.
|
|
49 |
Phrases |
hem de her açıdan |
only in every way expr.
|
|
50 |
Phrases |
..., hem de! |
no less! expr.
|
|
Proverb |
|
51 |
Proverb |
hem tanrının hem de paranın emrinde olunamaz |
you cannot serve god and mammon
|
|
52 |
Proverb |
hem tanrının hem de paranın emrinde olunamaz |
you can't serve (both) god and mammon
|
|
Colloquial |
|
53 |
Colloquial |
hem ev işlerini yürüten hem de tam zamanlı işi olan anne |
supermom [us] n.
|
|
54 |
Colloquial |
hem hem de (her ikisi de) |
cum adj.
|
|
55 |
Colloquial |
hem ... hem de |
slash conj.
|
|
56 |
Colloquial |
hem bak/hem de/hadi ama (bir şey de) var |
can't be bad expr.
|
|
57 |
Colloquial |
hem ... hem de |
all in one expr.
|
|
58 |
Colloquial |
hem de büyük farkla |
and it's not even close expr.
|
|
59 |
Colloquial |
hem de açık ara |
and it's not even close expr.
|
|
60 |
Colloquial |
hem de hiç |
not one little bit expr.
|
|
61 |
Colloquial |
hem de çok iyi/yakından (bilmek/tanımak) |
only too well expr.
|
|
Idioms |
|
62 |
Idioms |
bir kişinin hem görünüşü hem de davranışları itibariyle siyahileri taklit etmesi |
blackfishing n.
|
|
63 |
Idioms |
hem zihinsel hem de fiziksel güç/kuvvet |
brains and brawn n.
|
|
|
64 |
Idioms |
hem beyin hem de beden kası |
brains and brawn n.
|
|
65 |
Idioms |
hem yararlı hem de zararlı durum |
double-edged sword n.
|
|
66 |
Idioms |
hem yararlı hem de zararlı durum |
two-edged sword n.
|
|
67 |
Idioms |
hem yararlı hem de zararlı durum |
a double-edged sword n.
|
|
68 |
Idioms |
hem yargılayan hem ceza veren hem de cezayı uygulayan kimse |
judge, jury, and executioner n.
|
|
69 |
Idioms |
hem çalışıp çabalamayayım hem de çok para kazanayım demek |
want (one's) bread buttered on both sides v.
|
|
70 |
Idioms |
aynı cümle içinde hem (bir şeyi) hem de (onun zıddını) söylemek |
say something in the same breath v.
|
|
71 |
Idioms |
hem lehine hem de aleyhine olmak |
cut both ways v.
|
|
72 |
Idioms |
hem lehine hem de aleyhine olmak |
cut two ways v.
|
|
73 |
Idioms |
yıkıma uğramak (hem gerçek anlamıyla hem de mecazi anlamda) |
go under the wrecking ball v.
|
|
74 |
Idioms |
hem avantajı hem de dezavantajı olmak |
be a double-edged weapon v.
|
|
75 |
Idioms |
hem avantajı hem de dezavantajı olmak |
be a double-edged sword v.
|
|
76 |
Idioms |
hem hemcinsiyle hem de karşı cinsle cinsel ilişki yaşamak |
bat for both teams v.
|
|
77 |
Idioms |
hem hemcinslerine hem de karşı cinse ilgi duymak |
bat for both teams v.
|
|
78 |
Idioms |
hem çalışıp çabalamayayım hem de çok para kazanayım demek |
want your bread buttered on both sides v.
|
|
79 |
Idioms |
hem de nasıl! |
and how! expr.
|
|
80 |
Idioms |
hem de hiç |
not one whit [old-fashioned] expr.
|
|
81 |
Idioms |
hem de bir şey |
not to mention something expr.
|
|
Speaking |
|
82 |
Speaking |
hem de hiç |
ever adv.
|
|
83 |
Speaking |
hem de nasıl! |
absolutely! expr.
|
|
84 |
Speaking |
hem de ne biçim |
and how expr.
|
|
85 |
Speaking |
hem de nasıl! |
and how! expr.
|
|
86 |
Speaking |
hem de nasıl! |
I should say so! expr.
|
|
87 |
Speaking |
hem de nasıl |
and how expr.
|
|
88 |
Speaking |
hem de nasıl! |
indeed! expr.
|
|
89 |
Speaking |
hem de nasıl |
big time expr.
|
|
90 |
Speaking |
hem de nasıl! |
you said it! expr.
|
|
91 |
Speaking |
hem de o biçim |
and how expr.
|
|
Trade/Economic |
|
92 |
Trade/Economic |
bir broker’ın aynı menkul kıymetle ilgili emirleri tutarak hem alım hem de satım emirlerini aynı anda gerçekleştirdiği işlemler |
cross trades n.
|
|
93 |
Trade/Economic |
bir malın veya hizmetin hem üretim araçlarının hem de dağıtımının bir kuruluş tarafından sahiplenilmesi |
vertical integration n.
|
|
94 |
Trade/Economic |
hem işçilerden hem de işverenlerden kesilerek aidatla kurulmuş emeklilik fonu |
contributory pension n.
|
|
95 |
Trade/Economic |
hem toptancıya hem de perakendeciye satış yapan distribütör |
semi jobber n.
|
|
96 |
Trade/Economic |
menkul kıymetlerin hem satın alınmasında hem de satılmasında çok zarar etme |
whipsawing n.
|
|
97 |
Trade/Economic |
sınır ötesi finansal kiralama işlemlerinde, ilgili ülke yasaları açısından, vergi amacıyla hem kiraya verenin hem de kiralayanın, kiralanan malın sahibi olarak kabul edilmesi durumu |
double dip lease n.
|
|
98 |
Trade/Economic |
(ingiltere'de) hem işverenlerin hem de işçilerin ücretler, çalışma saatleri gibi sorunları çözdüğü kalıcı gönüllü kurullar sistemi |
whitleyism n.
|
|
99 |
Trade/Economic |
hem tahvil hem de hisse senedi içeren menkul kıymet portföyü |
balanced fund n.
|
|
100 |
Trade/Economic |
hem kitapçılarda hem de kitapçı olmayan perakende satış yerlerinde satılmak üzere tasarlanmış |
mass-market adj.
|
|
101 |
Trade/Economic |
hem fiziksel mağazası hem de internet üzerinden satışı olan (firma) |
clicks-and-mortar adj.
|
|
102 |
Trade/Economic |
hem fiziksel mağazası hem de internet üzerinden satışı olan (firma) |
click-and-mortar adj.
|
|
Law |
|
103 |
Law |
davacının hem haksız fiil hem de akitten doğan dava hakkına sahip olduğu durumlarda akitten doğan dava hakkını kullanması |
waiver of court n.
|
|
104 |
Law |
hem davalı hem de davacıdan rüşvet alan jüri üyesi |
ambidexter n.
|
|
105 |
Law |
hem gayrimenkul hem de tazminat hakkındaki dava |
mixed action n.
|
|
106 |
Law |
hem hapis cezası hem de tazminat istemiyle açılan dava |
mixed action n.
|
|
107 |
Law |
hem menkul ve hem de gayrimenkul niteliğinde olan eşya |
mixed property n.
|
|
108 |
Law |
hem kan bağı hem de evlat edinmeden doğan akrabalık |
mixed cognation n.
|
|
109 |
Law |
(iskoç hukukunda) hem kasabadaki hem de kırsal bölgelerdeki kiracıların taşınma günü olan 15 mayıs günü |
whitsunday n.
|
|
110 |
Law |
(iskoç hukukunda) hem kasabadaki hem de kırsal bölgelerdeki kiracıların taşınma günü olan 15 mayıs günü |
whit sunday n.
|
|
111 |
Law |
hem davacı ve hem de davalı sıfatıyla mahkeme önüne çıkmak |
ester in judgment v.
|
|
112 |
Law |
hem davacı ve hem de davalı sıfatıyla mahkeme önüne çıkmak |
enter an appearance v.
|
|
113 |
Law |
hem devlet hem de özel şahıs veya ticari kuruluşların müşterek mülkiyetini içeren |
mixed adj.
|
|
Politics |
|
114 |
Politics |
hem asil hem de kölelerden kurulu meclis |
comitia centuriata n.
|
|
115 |
Politics |
abd'nin kuzey amerika'nın tamamına yayılmasının hem bir hak hem de görev olduğunu öne süren bir 19. yüzyıl öğretisi |
manifest destiny n.
|
|
Industry |
|
116 |
Industry |
hem ürünlerin imalatını yapan hem de satış sonrası hizmetler veren (işletme) |
manu-service adj.
|
|
Insurance |
|
117 |
Insurance |
hem işverenlere hem de çalışanlara katkıda bulunan (sigorta veya emeklilik planı) |
contributory adj.
|
|
Technical |
|
118 |
Technical |
aynı endüviden hem doğru ve hem de alternatif akım sağlayan üreteç |
double current generator n.
|
|
119 |
Technical |
hem gemi hem de yük için yapılan çift sigorta |
double insurance n.
|
|
120 |
Technical |
hem difüzörleri ve hem de volüt hücresi olan santrfüj pompa |
volute turbine pump n.
|
|
121 |
Technical |
hem başı hem de sapı tornalamada kullanılan delgi |
wimble n.
|
|
122 |
Technical |
ortorombik kristalin hem dikey eksene hem de daha kısa yanal eksene paralel düzlemi |
brachypinacoid n.
|
|
123 |
Technical |
gözlemcinin bulunduğu noktadan geçen gerçek kuzey-güney çizgisi ile hem bu noktadan hem de yeryüzündeki bir başka noktadan geçen büyük daire arasındaki açı |
direction n.
|
|
124 |
Technical |
cismin hem öteleme hem de dönme hareketi yapması |
instantaneous axis of rotation n.
|
|
125 |
Technical |
tek bir kompakt birim içerisinde hem güç kaynağı hem de elektronik flaş lambası içeren elektronik flaş sistemi |
flash unit n.
|
|
126 |
Technical |
hem ışık ve hem de ısıyla ilgili |
photothermic adj.
|
|
127 |
Technical |
hem pil hem de güneş enerjisiyle çalışan |
two way power adj.
|
|
128 |
Technical |
eğitimde hem işitsel hem de görsel araçları kullanan |
visual–auditory adj.
|
|
Computer |
|
129 |
Computer |
ana işlemcinin hem kayan nokta hem de tam sayı işlemlerini test eden karşılaştırmalı değerlendirme programı |
whetstone n.
|
|
Telecom |
|
130 |
Telecom |
hem verici hem de alıcı ekipmanı kullanarak iki yönde iletişime izin veren |
two-way adj.
|
|
Radio |
|
131 |
Radio |
bir tüpün hem osilatör hem de dedektör olarak kullanıldığı heterodin bir telsiz aleti |
autodyne n.
|
|
Textile |
|
132 |
Textile |
19. yy'da hem kadınlar hem de erkekler tarafından giyilen kısa pelerin |
talma n.
|
|
Automotive |
|
133 |
Automotive |
hem elektrik enerjisi ile hem de benzinle çalışan araba |
hybrid car n.
|
|
134 |
Automotive |
hem elektrik enerjisi ile hem de benzinle çalışan araba |
hybridcar n.
|
|
Transportation |
|
135 |
Transportation |
hem karada hem de suda gidebilen hafif bir taşıma aracı |
weasel n.
|
|
136 |
Transportation |
hem demiryolunu hem de karayolunu içeren konteynerli taşıma hizmeti |
freightliner [uk] n.
|
|
Traffic |
|
137 |
Traffic |
kişiye hem sesli hem de görsel olarak gideceği yeri tarif eden bir gps sistemi |
turn-by-turn navigation n.
|
|
Railway |
|
138 |
Railway |
hem yolcu hem de yük vagonlarından oluşan (tren) |
mixed adj.
|
|
Aeronautic |
|
139 |
Aeronautic |
hem flap hem de kanatçık olarak görev yapan kumanda yüzeyi |
control surface acting as flaps and aileron n.
|
|
140 |
Aeronautic |
hem karada hem de suda yürütülen operasyonlarda helikopter grubu/birlik komutanı için birincil doğrudan kontrol kuruluşu |
helicopter direction center n.
|
|
141 |
Aeronautic |
hava taşıtında kanat üzerinde hem kanatçık hem de yanal dengeyi sağlama görevi gören kontrol yüzeyi |
flaperon n.
|
|
Marine |
|
142 |
Marine |
hem yolcu hem de kara taşıtı taşıyan gemi |
car ferry n.
|
|
143 |
Marine |
hem havada hem de karada gidebilen tekne |
hovercraft n.
|
|
Petrol |
|
144 |
Petrol |
hem ham petrol hem de gazyağının olası bileşeni olan, yapay olarak üretilebilen renksiz bir sıvı |
tridecane n.
|
|
Medical |
|
145 |
Medical |
hem annenin hem de bebeğin hayatta kalma şansı |
chance of survival of both mother and baby n.
|
|
146 |
Medical |
hem anaerobik (tip a) hem de aerobik (tip b) laktik asidoz |
both anaerobic (type a) and aerobic (type b) lactic acidosis n.
|
|
147 |
Medical |
hem anne hem de bebeğin sağlığı ile ilgilenen bilim dalı |
perinatology n.
|
|
148 |
Medical |
hem anne hem de bebeğin sağlığı ile ilgilenen bilim dalı |
maternal-fetal medicine n.
|
|
149 |
Medical |
rahim ağzını (serviks) değerlendirmek ve hem enfeksiyonlar hem de kanser- kanser öncüsü durumlar açısından kontrol etmek için yapılan özel bir rahim ağzı tarama testi |
pap smear n.
|
|
150 |
Medical |
hava geçiş boşluklarında hem hava hem de sıvı bulunan göğüsten duyulan bir ses |
metallic tinking n.
|
|
151 |
Medical |
birkaç halka ve merkezden oluşan, aynı anda hem yakın hem de uzak mesafeye ayarlanabilen bir lens implantı |
multifocal iol n.
|
|
152 |
Medical |
birkaç halka ve merkezden oluşan, aynı anda hem yakın hem de uzak mesafeye ayarlanabilen bir lens implantı |
multifocal lens implant n.
|
|
153 |
Medical |
vücudun hem sağı hem de soluyla ilgili |
bilateral adj.
|
|
154 |
Medical |
hem karaciğer hem de mideyle ilgili |
hepatogastric adj.
|
|
155 |
Medical |
hem karaciğer hem de mideye ait |
hepatogastric adj.
|
|
156 |
Medical |
hem ince bağırsağa hem de körbağırsağa ait |
ileocecal adj.
|
|
157 |
Medical |
hem ince bağırsak hem de körbağırsakla ilgili |
ileocecal adj.
|
|
158 |
Medical |
hem ince bağırsağı hem de körbağırsağı içeren |
ileocecal adj.
|
|
159 |
Medical |
hem kolon hem de rektumla ilgili |
colorectal adj.
|
|
160 |
Medical |
hem kolon hem de rektumu kapsayan |
colorectal adj.
|
|
161 |
Medical |
hem lifli hem de yağlı yapılarla ilgili |
fibroadipose adj.
|
|
162 |
Medical |
hem lifli hem de yağlı yapılar içeren |
fibroadipose adj.
|
|
Anatomy |
|
163 |
Anatomy |
hem duyusal hem de motor iğcikleri bulunduran sinir |
mixed nerve n.
|
|
164 |
Anatomy |
hem lifli hem de kas dokularıyla ilgili |
fibromuscular n.
|
|
165 |
Anatomy |
hem lif hem de kas dokusu içeren |
fibromuscular n.
|
|
166 |
Anatomy |
hem burun hem de ağızla bağlantılı |
nasobuccal adj.
|
|
167 |
Anatomy |
hem türbinal hem de nazal kemiklerle bağlantılı veya yakınında |
nasoturbinal adj.
|
|
168 |
Anatomy |
hem böbrek hem de karaciğerin girişi ile ilgili |
renal-portal adj.
|
|
169 |
Anatomy |
hem nöron hem de bağırsak ile ilgili olan |
neurenteric adj.
|
|
170 |
Anatomy |
hem sinirlere hem de duyu organlarına ait |
neurosensiferous adj.
|
|
171 |
Anatomy |
hem sinirleri hem de duyu organlarını oluşturan |
neurosensiferous adj.
|
|
172 |
Anatomy |
hem şakağa, hem de kulağa ait |
temporo-auricular adj.
|
|
173 |
Anatomy |
hem şakak, hem de kulakla ilgili |
temporo-auricular adj.
|
|
174 |
Anatomy |
hem şakağa, hem de yüze ait |
temporofacial adj.
|
|
175 |
Anatomy |
hem şakak, hem de yüzle ilgili |
temporofacial adj.
|
|
176 |
Anatomy |
hem şakağa, hem de yanağa ait |
temporomalar adj.
|
|
177 |
Anatomy |
hem şakak, hem de yanakla ilgili |
temporomalar adj.
|
|
178 |
Anatomy |
hem şakak, hem de alt çene ile ilgili |
temporomandibular adj.
|
|
179 |
Anatomy |
hem şakak, hem de alt çeneden oluşan |
temporomandibular adj.
|
|
180 |
Anatomy |
hem şakağa (veya şakak kemiğine), hem de üst çene kemiğine ait |
temporomaxillary adj.
|
|
181 |
Anatomy |
hem şakak (veya şakak kemiği), hem de üst çene kemiği ile ilgili |
temporomaxillary adj.
|
|
182 |
Anatomy |
hem kaval kemiği hem de ayak bileği ile ilgili |
tibiotarsal adj.
|
|
183 |
Anatomy |
hem kaval kemiği hem de ayak bileğine ait |
tibiotarsal adj.
|
|
184 |
Anatomy |
hem karın hem de sırta ait |
ventrodorsal adj.
|
|
185 |
Anatomy |
hem karın hem de sırtı kapsayan |
ventrodorsal adj.
|
|
186 |
Anatomy |
hem karın hem de kasık ile ilgili |
ventro-inguinal adj.
|
|
187 |
Anatomy |
hem karın hem de kasık kanalı ile ilgili |
ventro-inguinal adj.
|
|
188 |
Anatomy |
hem vertebral hem de baziler arterlere ait |
vertebrobasilar adj.
|
|
189 |
Anatomy |
hem vertebral hem de baziler arterlerle ilgili |
vertebrobasilar adj.
|
|
190 |
Anatomy |
hem vertebral hem de baziler arterleri etkileyen |
vertebrobasilar adj.
|
|
191 |
Anatomy |
hem vulva hem de uterus ile ilgili |
vulvo-uterine adj.
|
|
192 |
Anatomy |
hem yanak hem de dudakla ilgili |
buccolabial adj.
|
|
193 |
Anatomy |
hem motor hem de duyusal iğcikleri bulunduran (sinir) |
mixed adj.
|
|
194 |
Anatomy |
hem cilde hem de kana ait olan |
dermohaemal adj.
|
|
195 |
Anatomy |
hem cilde hem de sinire ait olan |
dermoneural adj.
|
|
196 |
Anatomy |
hem ağza hem de yüze ait |
orofacial adj.
|
|
197 |
Anatomy |
hem ağzı hem de yüzü etkileyen |
orofacial adj.
|
|
Psychology |
|
198 |
Psychology |
hem pozitif hem de negatif duyguları ifade edip bunlarla başa çıkmak için hareket ve dansın kullanıldığı bir psikolojik tedavi yöntemi |
movement therapy n.
|
|
199 |
Psychology |
hem pozitif hem de negatif duyguları ifade edip bunlarla başa çıkmak için hareket ve dansın kullanıldığı bir psikolojik tedavi yöntemi |
dance therapy n.
|
|
200 |
Psychology |
hem fiziksel hem de duygusal bakımı özenle verebilen |
nurturant adj.
|
|
201 |
Psychology |
hem şizofreni hem de duygudurum bozukluğu semptomları sergileyen |
schizoaffective adj.
|
|
202 |
Psychology |
hem şizofreni hem de duygudurum bozukluğu semptomları sergileyen |
schizo-affective adj.
|
|
Physiology |
|
203 |
Physiology |
hem sıcaklık hem de rüzgar hızına göre rüzgarın vücut üzerindeki serinletici etkisi |
wind-chill n.
|
|
204 |
Physiology |
hem duyusal hem de motor |
sensorimotor adj.
|
|
205 |
Physiology |
hem hissetme hem de istenç ile ilişkili olan (sinir lifleri) |
sensori-volitional adj.
|
|
Pathology |
|
206 |
Pathology |
hem üç günde bir hem de günlük tekrar eden sıtma |
semitertian [obsolete] n.
|
|
207 |
Pathology |
hem üç günde bir hem de günlük tekrar eden sıtma özellikleri gösteren |
semitertian adj.
|
|
Pharmaceutics |
|
208 |
Pharmaceutics |
hem kusturucu hem de müshil işlevi olan |
emeto-cathartic adj.
|
|
Parasitology |
|
209 |
Parasitology |
hem önünde hem de arkasında özel bir kamçısı olan bir tür halkalı kurt larvası |
amphitrocha n.
|
|
210 |
Parasitology |
hem virüslere hem de bakterilere benzerlik gösteren gram-negatif ve hareketsiz bir mikroorganizma |
mycoplasmataceae n.
|
|
211 |
Parasitology |
hem virüslere hem de bakterilere benzerlik gösteren gram-negatif ve hareketsiz bir mikroorganizma |
family mycoplasmataceae n.
|
|
Optics |
|
212 |
Optics |
hem saydam resim gösterici hem de episkop olarak çalışabilen bir aygıt |
epidiascope n.
|
|
Gastronomy |
|
213 |
Gastronomy |
hem yemek hem de ekmek yapımında kullanılan buğday unu |
all purpose flour n.
|
|
Math |
|
214 |
Math |
hem pozitif hem de negatif değişimleri bulunan |
signed adj.
|
|
Geometry |
|
215 |
Geometry |
hem saat yönünde hem de tersi yönünde aynı sayıda köşe veya kenara sahip olan (iki düzgün çokgen köşesi veya kenarı) belirtilen açının karşısında bulunan (dik üçgen kenarı) |
opposite adj.
|
|
Physics |
|
216 |
Physics |
hem fermiyon hem de bozonların özelliklerini taşıyan iki boyutlu uzay parçacığı |
anyon n.
|
|
217 |
Physics |
molekülün hem elektronsal hem de titreşim enerji düzeyleri ile ilgili |
vibronic adj.
|
|
218 |
Physics |
molekülün hem elektronsal hem de titreşim enerji düzeylerini gösteren |
vibronic adj.
|
|
Chemistry |
|
219 |
Chemistry |
halkada hem kükürt hem de azot içeren üç temel heterosiklik bileşikten her biri |
thiazoline n.
|
|
220 |
Chemistry |
hem çözücü olarak hem de bazı sentetik reçinelerin sertleştirilmesinde kullanılan çok zehirli ve yağlı bir sıvı |
dimethylaniline n.
|
|
221 |
Chemistry |
hem alifatik hem de siklik özellikleri olan (organik bileşik) |
alicyclic adj.
|
|
222 |
Chemistry |
hem asit hem de baz özellikleri olan |
amphiprotic adj.
|
|
223 |
Chemistry |
hem asit hem de baz özellikleri olan |
amphoteric adj.
|
|
Biology |
|
224 |
Biology |
hem erkek hem de dişilerin partenojenetik üremesi |
deuterotoky n.
|
|
225 |
Biology |
hem erkek hem de dişilerin döllenmeden üremesi |
deuterotoky n.
|
|
226 |
Biology |
hem sinirleri hem de kasları etkileyen |
neuromuscular adj.
|
|
227 |
Biology |
hem sinir hem de kas dokusunun özelliklerine sahip olan |
neuromuscular adj.
|
|
228 |
Biology |
hem preoral hem de arka kısmında çizgili tüyleri olan (halkalı kurt larvası) |
telotrochal adj.
|
|
229 |
Biology |
hem susever hem de susevmez organları olan organizma |
amphipathic adj.
|
|
230 |
Biology |
hem erkek hem de dişi özellikleri gösteren |
gynandromorphous adj.
|
|
231 |
Biology |
hem hidrofil hem de hidrofob organizma |
amphipathic adj.
|
|
232 |
Biology |
hem kas hem de epitel doku özelliklerini taşıyan |
myoepithelial adj.
|
|
Marine Biology |
|
233 |
Marine Biology |
eklem bacaklı kabuklularda, hem toraks hem de karnın bölümlere ayrıldığı kalabalık bir bölüm |
tetradecapoda n.
|
|
234 |
Marine Biology |
eklem bacaklı kabuklularda, hem toraks hem de karnın bölümlere ayrıldığı kalabalık bir bölüm |
arthrostraca n.
|
|
235 |
Marine Biology |
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü |
mudspringer n.
|
|
236 |
Marine Biology |
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü |
mudskipper n.
|
|
237 |
Marine Biology |
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü |
periophthalmus argentilineatus n.
|
|
238 |
Marine Biology |
abd'ye özgü hem tatlı su hem de tuzlu suda bulunan çeşitli hamsi türlerinden biri |
whitebait n.
|
|
239 |
Marine Biology |
hem çift yüzlü hem de radyal simetri gösteren (deniz şakayığı) |
biradial adj.
|
|
Zoology |
|
240 |
Zoology |
hem larva hem de erginken henequen bitkisinin tomurcuklarıyla beslenen bir buğday biti |
max (scyphophorus acupunctatus) n.
|
|
241 |
Zoology |
hem yüzmeye hem de atlamaya yarayan vücut uzantıları olan |
amphipodous adj.
|
|
242 |
Zoology |
hem solungaçları hem de akciğerleri olan (amfibi) |
amphipneustic adj.
|
|
243 |
Zoology |
hem nehirde hem de karada yaşayabilen (hayvan) |
fluvioterrestrial adj.
|
|
Botanic |
|
244 |
Botanic |
uzun boylu, dik, hem iki yıllık hem de çok yıllık olabilen, yapraklarla örtülü ve saplı bir bitki |
texas plume (gilia rubra) n.
|
|
245 |
Botanic |
uzun boylu, dik, hem iki yıllık hem de çok yıllık olabilen, yapraklarla örtülü ve saplı bir bitki |
standing cypress n.
|
|
246 |
Botanic |
ayrı bitkiler üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olma |
androdioecism n.
|
|
247 |
Botanic |
aynı bitki üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olma |
andromonoecism n.
|
|
248 |
Botanic |
aynı çiçekte hem dişi organ hem de erkeklik organı olan çiçekler |
united flowers n.
|
|
249 |
Botanic |
batı afrika'ya özgü baklagiller familyasına mensup bir ağacın yerliler tarafından hem zehir hem de tıbbi olarak kullanılan kabuğu |
mancona bark n.
|
|
250 |
Botanic |
batı afrika'ya özgü baklagiller familyasına mensup bir ağacın yerliler tarafından hem zehir hem de tıbbi olarak kullanılan kabuğu |
sassy bark n.
|
|
251 |
Botanic |
aynı gövde üzerinde hem erkek hem de dişi üreme organlarına sahip olma |
homothally n.
|
|
252 |
Botanic |
ayrı bitkiler üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olan |
androdioecious adj.
|
|
253 |
Botanic |
aynı bitki üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olan |
andromonoecious adj.
|
|
254 |
Botanic |
hem çeperden hem de merkezden büyüyen (birincil ksilem veya kök) |
mesarch adj.
|
|
255 |
Botanic |
aynı çiçekte hem erkek hem de dişi organları olan |
hermaphrodite adj.
|
|
256 |
Botanic |
aynı çiçekte hem erkek hem de dişi organları olan bitkilerle ilgili |
hermaphroditic adj.
|
|
257 |
Botanic |
aynı bitkide hem erkek hem de dişi üreme organlarına sahip (bitki, yosun) |
homoecious adj.
|
|
258 |
Botanic |
aynı gövde üzerinde hem erkek hem de dişi üreme organlarına sahip (alg, mantar) |
homothallic adj.
|
|
Agriculture |
|
259 |
Agriculture |
aynı arazi üzerinde hem güneş enerjisinden elektrik üretimi hem de tarım yapılmasına olanak veren bir uygulama |
agrivoltaic n.
|
|
Tobacco |
|
260 |
Tobacco |
filtrenin dışındaki hem filtre birimini sararak bir arada tutan hem de sigarayla bağlantısını sağlayan kağıt kısım |
tipping paper n.
|
|
Social Sciences |
|
261 |
Social Sciences |
30-40'lı yaşlarda olup hem yaşlanan ebeveynlerinin hem de çocuklarının bakımıyla aynı anda ilgilenen jenerasyon |
sandwich generation n.
|
|
262 |
Social Sciences |
resmi olarak bir derebeyinin hem hizmetine hem de himayesine girmiş kimse |
liegeman n.
|
|
263 |
Social Sciences |
hem yunan hem de yunan olmayan soylardan gelen bir halka ait |
mixobarbaric adj.
|
|
264 |
Social Sciences |
hem yunan hem de yunan olmayan soylardan gelen bir halkla ilgili |
mixobarbaric adj.
|
|
265 |
Social Sciences |
hem anne hem de baba tarafından ilişkileri kapsayan |
multilineal adj.
|
|
Education |
|
266 |
Education |
öğrencilerin hem okuduğu hem de ücret karşılığı çalıştığı bir eğitim programı |
work-study program n.
|
|
Literature |
|
267 |
Literature |
hem vurgulu hem de vurgusuz olabilen hece |
common n.
|
|
268 |
Literature |
“gunga din" şiirinde de anlatılan, beyaz olmayanlara karşı hem üstünlük hem de şefkat duyma durumu |
kiplingism n.
|
|
269 |
Literature |
hem düz yazı hem de şiir içeren |
prosimetrical adj.
|
|
Linguistics |
|
270 |
Linguistics |
kelimenin hem başına hem de sonuna getirilen |
ambifix n.
|
|
271 |
Linguistics |
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen terim |
categorem n.
|
|
272 |
Linguistics |
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen terim |
categoreme n.
|
|
273 |
Linguistics |
hem zamana hem mekana ait durum ve olaylara hem de bunların fiziksel özelliklerine atıfta bulunan dil |
thing-language n.
|
|
274 |
Linguistics |
hem ingiltere hem abd'de ortak olarak kullanılan ingilizce bir kelime, deyim veya ifade |
transatlanticism n.
|
|
275 |
Linguistics |
hem geçişli hem de geçişsiz olarak kullanılan fiil |
ambitransitive verb n.
|
|
276 |
Linguistics |
kelimenin hem başta hem de sonda kullanıldığı söz sanatı |
epanadiplosis n.
|
|
277 |
Linguistics |
cümlenin öznesinin hem eylemi gerçekleştirdiği hem de eylemden etkilendiği ifade eden fiil formu veya çatı |
middle n.
|
|
278 |
Linguistics |
hem biçimbilimsel hem de sözdizimsel özelliklere sahip dilbilgisi kategorilerinin veya dil birimlerinin incelenmesi |
morphosyntax n.
|
|
279 |
Linguistics |
özellikleri hem biçimbilimsel hem de sözdizimsel ölçütlere göre tanımlanabilen dil birimlerini belirleyen kurallar dizisi |
morphosyntax n.
|
|
280 |
Linguistics |
hem dolaysız hem de dolaylı nesne alan bir geçişli fiil |
doubly transitive verb n.
|
|
281 |
Linguistics |
hem dolaysız hem de dolaylı nesne alan bir geçişli fiil |
doubly transitive verb form n.
|
|
282 |
Linguistics |
hem ağız hem de burundan çıkarılan ses |
orinasal n.
|
|
283 |
Linguistics |
hem ağız hem de burun boşlukları açıkken çıkarılan ses |
orinasal phone n.
|
|
284 |
Linguistics |
hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen bir ifade türü |
substantive n.
|
|
285 |
Linguistics |
hem geçişli hem de geçişsiz olarak kullanılmak |
be used both as intransitive or as transitive v.
|
|
286 |
Linguistics |
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen |
categorematic adj.
|
|
287 |
Linguistics |
cümlenin öznesinin hem eylemi gerçekleştirdiğini hem de eylemden etkilendiğini ifade eden (fiil formu veya çatı) |
middle adj.
|
|
288 |
Linguistics |
hem konuşmacı hem de diğerleriyle ilgili |
inclusive adj.
|
|
289 |
Linguistics |
hem isim hem de gizli tümce içeren (tamlama) |
complex adj.
|
|
290 |
Linguistics |
hem ağız hem de burundan çıkarılan (ses) |
orinasal adj.
|
|
Archaeology |
|
291 |
Archaeology |
hem ata hem de gelişmiş canlı formunun özelliklerini taşıyan fosil |
transitional fossil n.
|
|
Religious |
|
292 |
Religious |
rahip sınıfından olan/olmayan herkesin hem kadeh hem de ekmeği alarak ayin yapmaları gerektiğini savunan hussites üyesi |
calixtine n.
|
|
293 |
Religious |
isa mesih'in hem tanrı hem de insan olduğu inancı |
the incarnation n.
|
|
294 |
Religious |
(musevilikte) hem haftarah okumasını yapan, hem de haftalık tevrat okumasının son kısmı kendisine okunan kimse |
maftir n.
|
|
295 |
Religious |
algonkin inancında dünyaya yayılan ve hem ruhlarda hem de insanlarda farklı derecelerde bulunan doğaüstü bir güç |
manito n.
|
|
296 |
Religious |
algonkin inancında dünyaya yayılan ve hem ruhlarda hem de insanlarda farklı derecelerde bulunan doğaüstü güç |
manitu n.
|
|
297 |
Religious |
algonkin inancında dünyaya yayılan ve hem ruhlarda hem de insanlarda farklı derecelerde bulunan doğaüstü güç |
manitou n.
|
|
298 |
Religious |
isa'nın hem ulvi hem de insani özelliklerini barındıran tek ve ayrılmaz bir doğası olduğu öğretisini benimseyen kimse |
monophysite n.
|
|
299 |
Religious |
isa'nın hem ilahi hem de insani doğaya sahip olmasına karşın tek bir ilahi iradeyi teşkil ettiğini savunan bir öğreti |
monotheletism n.
|
|
300 |
Religious |
isa'nın hem ilahi hem de insani doğaya sahip olmasına karşın tek bir ilahi iradeyi teşkil ettiğini savunan bir öğreti |
monothelitism n.
|
|
301 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu ve bu iki niteliğin birbirine karışmadığını öne süren kalkedon doktrinine inanan kimse |
dyophysite n.
|
|
302 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyen kimse |
dyothelete n.
|
|
303 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyen kimse |
dyothelite n.
|
|
304 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisi |
dyotheletism n.
|
|
305 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisi |
dyothelism n.
|
|
306 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğunu öne süren bir teolojik doktrin |
dyothelitism n.
|
|
307 |
Religious |
(hristiyanlıkta) hem ilahi, hem de fani olma hali ile ilgili olan |
theandric adj.
|
|
308 |
Religious |
doğası ve mizacı gereği hem ilahi hem de insani (fani) olan |
theanthropic adj.
|
|
309 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisine inanan |
dyothelete adj.
|
|
310 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisine inanan |
dyothelite adj.
|
|
311 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili |
dyotheletic adj.
|
|
312 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili |
dyotheletical adj.
|
|
313 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili |
dyothelitic adj.
|
|
314 |
Religious |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili |
dyothelitical adj.
|
|
Philosophy |
|
315 |
Philosophy |
gerçekliği hem teolojik hem de felsefi bir yönü olduğuna dair bir teori |
twofold truth n.
|
|
Environment |
|
316 |
Environment |
hem kara hem de su bulundurup karasal iletişim hatlarının kısıtlı olduğu iç bölge |
riverine area n.
|
|
Geography |
|
317 |
Geography |
hem ingiltere, hem de iskoçya tarafından hak iddia edilen, esk ve sark arasındaki arazi |
the debatable land n.
|
|
318 |
Geography |
hem suya gömülme hem de çölleşme dönemlerine maruz kalan, nemli ve karasal ortamlara dair |
limnoterrestrial adj.
|
|
319 |
Geography |
hem suya gömülme hem de çölleşme dönemlerine maruz kalan, nemli ve karasal ortamlarda yaşayan |
limnoterrestrial adj.
|
|
Meteorology |
|
320 |
Meteorology |
hem suda hem de karada yaşayan canlı |
semiaquatic n.
|
|
321 |
Meteorology |
hem kuzey hem de güney yarımkürede yaklaşık 30° ila 50° enlemleri arasında esen batı rüzgarı |
anti-trade n.
|
|
Geology |
|
322 |
Geology |
hareketin hem doğrultu hem de eğim boyunca ilerlediği fay |
oblique-slip fault n.
|
|
323 |
Geology |
hem cam hem de kristal bileşenleri olan (volkanik kayalar) |
hypocrystalline adj.
|
|
Military |
|
324 |
Military |
(ingiltere'de) hem yurt içinde hem de dışındaki tüm karargahlarda hizmet vermeye uygun alay |
marching regiment n.
|
|
325 |
Military |
birbirinden bağımsız iki ateşleme sisteminden oluşup hem elektrikle hem de elektriksiz çalışabilen düzenek |
dual-firing circuit n.
|
|
Sport |
|
326 |
Sport |
hem ön hem de arka uçları hafifçe yukarı doğru eğimli olan kar kayağı |
twin-tip skis n.
|
|
327 |
Sport |
hem ön hem de arka uçları hafifçe yukarı doğru eğimli olan kar kayağı |
twin tips n.
|
|
328 |
Sport |
yüzücünün hem yanal hem de dikey biçimde dönerek suya atladığı atlama stili |
twist dive n.
|
|
329 |
Sport |
hem demir hem de ahşap özelliği taşıyan golf sopası |
hybrid n.
|
|
330 |
Sport |
hem profesyonellerin hem de amatörlerin katılabileceği yarışma |
open n.
|
|
331 |
Sport |
(buz hokeyi) hem oyun hem de skor performansı yüksek forvet |
power forward n.
|
|
332 |
Sport |
hem hücum hem de savunma oynayabilen |
two-way adj.
|
|
Basketball |
|
333 |
Basketball |
aynı sene içinde hem ülkesinin liginde şampiyon olan hem ulusal basketbol kupasını kazanan hem de avrupa'da euroleague'i kazanıp üçleme yapan basketbol takımı |
triple crown n.
|
|
334 |
Basketball |
hem spor hem de gösteri amacıyla oluşturulmuş takım |
all stars n.
|
|
Card |
|
335 |
Card |
(poker) hem iyi hem de kötü ellerin kazanabileceği oyun |
high-low n.
|
|
Music |
|
336 |
Music |
üç konunun hem ayrı ayrı hem de aynı anda zamanda işlendiği müzikal |
triple fugue n.
|
|
337 |
Music |
aynı anda hem mikrofona verilen sesleri hem de önceden kaydedilmiş müziği çalan bir makine |
karaoke machine n.
|
|
338 |
Music |
aynı performansta bir araya gelen hem erkek hem de kadın sesleri |
mixed voices n.
|
|
Cinema |
|
339 |
Cinema |
hem görüntü hem de ses kaydı içeren (sinema filmi) |
married [uk] adj.
|
|
Printery |
|
340 |
Printery |
hem dizgici hem de matbaacı olarak çalışan kimse |
twicer [brit] n.
|
|
Latin |
|
341 |
Latin |
davanın her iki tarafının hem davacı hem de davalı olduğu dava |
actiones duplices n.
|
|
Engineering |
|
342 |
Engineering |
hem görüntüyü hem de sesi oynatan kompakt optik disk |
compact video disc (cdv) n.
|
|
343 |
Engineering |
aynı anda hem radyo hem de ses frekans amplifikatörü olarak çalışan bir amplifikatör tüpüne sahip (aygıt) |
reflex adj.
|
|
Reptiles |
|
344 |
Reptiles |
kahverengi hem de grimsi desenleri olan zehirli tropikal amerikan engereği |
rat-tailed serpent (bothrops asper) n.
|
|
345 |
Reptiles |
abd'nin güneybatısına özgü, hem toprakta hem de ağaçta yaşayan bir yılan |
sonoran whipsnake (masticophis bilineatus) n.
|
|
Entomology |
|
346 |
Entomology |
hem erkek hem de işçi özellikleri gösteren karınca |
ergatandromorph n.
|
|
347 |
Entomology |
hem baştaki hem de sondaki solunum deliği işlevsel olan (larva) |
amphipneustic adj.
|
|
Slang |
|
348 |
Slang |
aynı anda hem anal hem de vajinal yoldan cinsel ilişki |
double penetration n.
|
|
349 |
Slang |
hem sarkık hem de erekte haldeyken penisi tam boy görünen erkek |
shower n.
|
|
350 |
Slang |
aynı anda hem korkma hem de cinsel olarak uyarılma |
scarouse n.
|
|
351 |
Slang |
hem hemcinslerine hem de karşı cinse karşı çekim duymak/ilgisi olmak |
play for both teams v.
|
|
352 |
Slang |
hem erkeklere hem de kadınlara ilgi duymak |
play for both teams v.
|
|
353 |
Slang |
aynı anda hem korkmuş hem de cinsel olarak uyarılmış |
scaroused adj.
|
|
Modern Slang |
|
354 |
Modern Slang |
kendini hem kadın hem de erkek olarak tanımlama |
ambigender n.
|
|
355 |
Modern Slang |
hem kadınları hem de erkekleri çekici bulma |
ambiphilia n.
|
|
356 |
Modern Slang |
hem tek eşli hem de hem de çok eşli ilişkilere açık olan |
ambiamorous n.
|
|
357 |
Modern Slang |
bir dansın hem lider hem de onu takip eden dansçı figürlerini öğrenip dans rollerindeki cinsiyet ayrımını kıran |
ambidancetrous adj.
|
|
358 |
Modern Slang |
hem sağ hem de sol eliyle yazabilen |
ambidexterous adj.
|
|
359 |
Modern Slang |
kendini hem kadın hem de erkek olarak tanımlayan |
ambigenderous adj.
|
|
360 |
Modern Slang |
hem de nasıl |
absofuckinglutely interj.
|
|
361 |
Modern Slang |
hem de nasıl |
absofuckinlutely interj.
|
|
362 |
Modern Slang |
hem de nasıl |
all about it expr.
|
|
Anthropology |
|
363 |
Anthropology |
(polinezya'da) aynı anda hem kutsal hem de yasak olan |
taboo adj.
|
|
364 |
Anthropology |
(polinezya'da) aynı anda hem kutsal hem de yasak olan |
tabu adj.
|
|